SİTE SAYFALARI
ANA SAYFA
SINIF OYUNLARI
ÇOCUK OYUNLARI
EĞİTİCİ OYUNLAR
4 İŞLEM OYUNLARI
EĞİTİM DÖKÜMANLARI
CANLI SATRANÇ OYNA
ZİYARETÇİ DEFTERİ
EĞİTSEL OYUNLAR
HALK OYUNLARI
ONLİNE TESTLER 1
ONLİNE TESTLER 2
ONLİNE TESTLER 3
TV RADYO MÜZİK
FAYDALI LİNKLER
FAYDALI BİLGİLER
ÇOCUK ŞARKILARI
OKUL ŞARKILARI
TGRT BELGESEL
İSLAM İLMİHALİ
HADİSLER - SÖZLER
TEMEL DİNİ BİLGİLER
ONLİNE KUR'AN DİNLE 1
KUR'AN-I KERİM MEALİ
NAMAZ KILMAYANLAR
KUR'AN MUCİZELERİ
NAMAZ VAKİTLERİ
ESMA-ÜL HÜSNA
ANİMASYONLAR
ETKİNLİKLER 1-5
DİLBİLGİSİ - İMLA
ÖĞRETMENLER İÇİN
İNGİLİZCE SINAVLAR
COĞRAFİ BÖLGELERİMİZ
İNGİLİZCE ŞARKILAR
SUNULAR VİDEOLAR
SAĞLIK İLKYARDIM
TRAFİK DEPREM
SESLİ MASALLAR
=> SOSYAL ZENGİNLİKLERİMİZ
=> BİLGELİK HİKAYELERİ
=> EĞİTİCİ ÖYKÜLER
=> GÖRÜNTÜLÜ MASALLAR
=> OSMAN GAZİ'YE ÖĞÜTLER
=> İSLAMİ HİKAYELER 2
=> HİKAYELER - MASALLAR 1
=> HİKAYELER - MASALLAR 2
=> HİKAYELER - MASALLAR 3
=> HİKAYELER - MASALLAR 4
=> HİKAYELER - MASALLAR 5
=> HİKAYELER - MASALLAR 6
=> HİKAYELER - MASALLAR 7
=> HİKAYELER - MASALLAR 8
=> HİKAYELER - MASALLAR 9
=> HİKAYELER - MASALLAR 10
=> HİKAYELER MASALLAR 11
=> GÜMÜŞ GÖZLÜ DEV
=> KELOĞLAN VE SİHİRLİ TAS
=> HERKES ASLINA ÇEKER
=> MAVİ FENER
=> AMAN BENİ ACELE ÇİNE GÖNDER
=> BAŞINI VERMEYEN ŞEHİT
BİLGİ DAMLALARI
LOZAN ANTLAŞMASI
KOMİK BİLMECELER
BELİRLİ GÜNLER
100 TEMEL ESER
SINIFIM-OYUNLAR
TRAFİK İŞARETLERİ
OKULUM KIZILCASÖĞÜT
DERS SİMİLASYONLARI
KARNE GÖRÜŞLERİ
PRATİK BİLGİLER
ÇİZGİ FİLM TV
BİLİM ADAMLARI
FLASH UYGULAMALAR
SAAT GÜNÜN SÖZÜ
FİLM SAHNELERİ
HİKAYELER MASALLAR 11

TATLI CADI!!

Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi 
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir: 

KADINLAR NE İSTERLER? 

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur. 
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz. 
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir. 
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider. 
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır. 
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir. 
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler 
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli 
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar. 

KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR 
İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.


Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın 
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani, 
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür. 
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım. 
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri 
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum. 
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür. 
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa 
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı? 
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım." 
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem. 
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve 
saygılıbiri olarak gözükeceğim".
sonuç ? 

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HERZAMAN CADIDIRLAR ... 
:))))
AMA TATLI..

YAŞADIĞINIZ HER GÜN ÖZELDİR !

Eniştem; kızkardeşimin tuvaletinin en alt gözünü açtı ve 
ince kağıda sarılmış bir paket çıkardı. "Bu" dedi, "sıradan
bir çamaşır değil." Kağıdı açtı ve çamaşırı bana uzattı. 
Zarif ve ipekliydi. Kenarları elişi dantelle süslenmişti .
Astronomik bir fiyat taşıyan etiketi hala üstündeydi. 

"Jan bunu New York'a ilk gittiğimizde almıştı. Nereden 
baksan sekiz, dokuz yıl olmuştur. Hiç giymedi. 
Özel bir gün için saklıyordu." Çamaşırı benden aldı ve 
cenaze evine götürmek üzere ayırdığımız diğer giysilerle 
birlikte yatağın üzerine koydu. Bırakırken eli bir an 
yumuşak kumaşı okşar gibi oyalandı. Tuvaletin gözünü hızla
kapattı ve bana döndü ve dedi ki : " Hiçbir şeyini özel 
bir gün için saklama. Yaşadığın her gün özeldir."

Cenazeyi izleyen günlerde enişteme ve yeğenime
beklenmeyen bir ölümün arkasından yapılması gereken 
tüm üzücü işlerde yardımcı olurken sık sık bu sözleri 
hatırladım. Kardeşimin ailesinin yaşadığı şehirden 
California'ya dönerken uçakta yine bu sözleri düşündüm. 
Kardeşimin göremediği, duyamadığı veya yapamadığı 
bütün şeyleri düşündüm. Hala eniştemin sözlerini 
düşünüyorum ve hayatım değişti.

Artık daha çok okuyor, daha az toz alıyorum. 
Balkonda oturup bahçemi seyrediyorum, uzayan çimlere
aldırmadan. Ailem ve dostlarımla daha çok vakit geçiriyorum , 
iş toplantılarında daha az. Mümkün olduğu kadar sık 
"hayatın katlanılması gereken bir dertler zinciri yerine zevk 
alınacak olaylar silsilesi olarak görülmesi" gerektiğini 
hatırlatıyorum kendime. Her anın güzelliğini duyumsayarak 
yaşamak istiyorum. Hiçbir şeyimi özel günler için saklamıyorum. 

Kıymetli tabak çanağımı her "özel" olayda kullanıyorum. 
Birkaç kilo vermek, tıkanan lavaboyu açmak, bahçemde ilk 
açan çiçek gibi özel olaylarda.. En pahalı ceketimi canım
isterse süpermarkete giderken giyiyorum. Teorime göre eğer 
zengin görünürsem, küçük bir torba erzak için o kadar parayı 
daha rahat ödeyebilirim. Pahalı parfümü özel partiler 
için saklamıyorum. Mağazalardaki tezgahların ve banka 
memurlarının burunları da, en az parti parti gezen 
arkadaşlarımınkiler kadar iyi koku alır. 

"Birgün" kelimesi dağarcığımdaki yerini kaybetti. 
Bir şey, eğer görmeye, duymaya veya yapmaya değerse, onu 
şimdi görmek , duymak ve yapmak istiyorum. 

Hepimizin "Yaşayacağımıza garanti gözüyle baktığımız 
yarını görmeyeceğini" bilseydi eğer kızkardeşim, neler 
yapardı kimbilir ? Sanırım aile fertlerini veya yakın 
arkadaşlarını arardı. Belki eski birkaç arkadaşını arayıp 
aralarında geçen sürtüşmeler için özür dilerdi. 

Belki bir lokantaya en sevdiği çin yemeğini ısmarlardı. 
Bunların hepsi birer tahmin. Kardeşimin neler yapamadan 
öldüğünü hiçbir zaman bilemeyeceğim. Ya ben ?.. 
Eğer sayılı saatimin kaldığını bilseydim, yapamadığım şeyler
olduğu için kızardım. Yazmayı ertelediğim mektupları yazmadığım 
için kızardım. "Bir gün ararım" dediğim dostları görmediğim 
için kızardım. Eşime ve kızıma onları ne kadar çok sevdiğimi 
yeterince sık söylemediğim için kızardım. Artık hayatlarımıza 
kahkaha ve renk katacak hiçbir şeyi yarına ertelememeye, 
duygularımı dizginlememeye çalışıyorum. 

Ve her sabah gözlerimi açtığımda kendime o günün 
"Özel bir gün" olduğunu söylüyorum. Her gün,
her dakika, her nefes gerçekten Allah'tan bize bir armağan.

ANN WELLS

YAŞAM NEDİR ?

Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, 
yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda
yıldızlarla konuşan... Mutluydum rüzgarla birlikte 
maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, 
mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken... 

Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları 
yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin
peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır, 
uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte. 

Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama 
yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları 
daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya 
kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...

Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için...Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...

Toprağa ilk dokunuş, ilk sarılış... Sıcaktı toprak, gökyüzünün
olamadığı kadar... Beni sarmaladı şefkatle, beni içine aldı sevgiyle...
Sevdim onu... Seviyorum dedim yaşamayı seninle birlikte...Toprağın
derinliklerinde, karanlık sıcaklıklarda güveni hissettim... Zaman 
geçtikçe büyüdüm, çoğaldım... Yerimde duramaz hale geldim... 

Güneşi özledim... Yıldızlara merhaba demek istedim.... Terk ettim 
toprağı. Sıcaklığını, şefkatini. Bir sabah çiçekler açarken gökyüzünü
gördüm yeniden... Öylesine mavi, öylesine sınırsız, öylesine özgür... 

Aktım, gittikçe büyüyerek... Beni sarmalayan toprağa dokunarak 
aktım... Nereye gittiğimi bilemeden... Sadece yaşamı ögrenebilmek 
için aktım... Benimle çiçekler açtı ağaçlarda, topraktan otlar fışkırdı
delicesine... Ben onlara yaşamı sunarken, cevap veremediler bana
yaşam nedir diye sorduğumda... Büyümek istedim... Daha hızlı 
akmak, denize kavuşmak istedim... Aktım gökyüzünün görünmediği
ıssız ormanların arasından, yıllardır kımıldamaktan korkan taşları 
peşimde sürükleyerek, başkaldırırcasına ... Başakların rüzgârla dans 
ettiği ovalara geldiğimde duruldum... Onları seyredebilmek için
yavaşladım... Sordum uçuşan kelebeklere yaşamı... Rüzgarla dans 
mı diye?.. Cevap vermediler bana... Denizi aradım uzaklarda, 
görebilmek için köpürdüm, taştım ona bir önce dokunabilmek için.

Sonra bir sabah, daha güneş ışıklarını serpmeye başlamamışken 
dünyaya, uzaklarda maviliği gördüm... Gördüm orada canlılığı,
başkaldırmışlığı, hasreti... Kavuşmak istedim bir an önce, sarılmak 
istedim... Koynuna girmek istedim bir sevgili gibi... Sevişmek 
istedim onunla... Yaşamı istedim ondan... Dokunduğumda denize, 
balıklar kaçtı benden, suyum karıştı denize... Bir oldum onunla... 

Ufacık bir damlaydım, bulut oldum, toprak oldum, deniz oldum, 
okyanus oldum. Kapladım dünyayı canlılığımla. Dalgalarla oynarken derinliklere karıştım... Derinliğin sessizliğinde güzellikleri
buldum... Yaşam gizlenmiş güzellikler midir diye sordum denize?
Cevap alamadım... İnsan olmak istedim... Yaşamın ne olduğunu
öğrenirim diye...Döl oldum genç bir erkeğin ateşli vücudunda... 
Yıldızlı bir gecede can oldum bir dişiyle... Büyümeye başladım 
içinde olduğum insana fark ettirmeden... Büyüdüm, büyüdüm... 

Aynı toprak gibi sıcak ve karanlık bu yer bana güven verdi, huzur 
verdi... Zaman geçtikçe, yerime sığamaz hale geldim... Güneşe
sarılmak istedim... Yıldızları görmek, denizle konuşmak istedim...
Yaşamı insanlara sormak istedim... Işıkla tekrar kavuştuğumda
özgürlüğümü hissettim yeniden... Küçük bir su damlasıyken 
gezdiğim gökyüzünü yeniden görebilmek mutluluk verdi... 

Büyüdüm zamanla... Diğer insanlarla birlikte, zamanla birlikte... 
Sordum insanlara yaşam nedir diye?.. Cevap veremediler... 
Bir gün aşık oldum birisine, neden diye sormadan kendime... 
Bir kuş gibi özgürce, bir nehir gibi delicesine akarak, 
bir deniz gibi sınırsızca sevdim birisini... 
O zaman anladım ki; YAŞAM SEVGİDİR... 
SADECE SEVGİ.

Yılan ve Adam

Çok eskiden köyün birin de bir yaşlı evliya ve fukara oğlu yaşarmış bu köyün 
hemen karşısın da da çok ama çok yüksek bir de dağ varmış ve bu dağın tam 
tepesin de için de bir yılan bulunan bir kuyu var imiş ne zaman bu yaşlı 
evliyanın başı derde girse bu yılanın yanına gider ve yılan da ona bir altın 
lira verirmiş gel zaman git zaman artık yaşlı adam oraya çıkamaz hale gelmiş 
ve bir gün oğlunu yanına çağırmış ve demiş ki bak oğlum o dağın tepesin de 
bir kuyu var oraya git kuyudan bir yılan çıkacak benim oğlum olduğunu söyle 
ve sana vereceği emaneti al ve bana getir demiş oğlu da tamam baba deyip 
koyulmuş yola kuyunun başına gelince yılan çıkmış oğlan anlatmış her şeyi 
yılan da uyuya inmiş ve bir altın vererek bunu babana götür demiş oğlan da 
için den söyle düşünmüş eğer ben bu yılanı öldürürsem kuyudaki bütün 
altınları alır ve çok zengin olurum demiş ve yerden aldığı bir taşı yılana 
fırlatmış taş yılanın kuyruğuna gelmiş ve can havliyle oğlanı ısırmış derken 
epey zaman sonra oğlan zehirlenerek ölmüş adam iyileşmiş ve doğru yılanın 
yanına gitmiş her şeyden haberi olan adam başlamış yılana anlatmaya işte 
öyleydi böyleydi o cahildi falan 
filan demeye ve demiş ki gel tekrar eskisi gibi dost olalım. yılan şöyle 
cevap vermiş "yooooookkkkkk olmazzzzzzzzz bende bu kuyruk acısı sende de bu 
evlat acısı varken biz artık dost olamayız"

 
 
..........................................................................................................................................................................................................
 

YÜKSEL UĞURLUOĞLU 03.10.2012
Açılır Menü

Google




Konu Anlatımları

Yazılı Soruları 4-8

HTML KODLARI

DİNİ BİLGİLER





İl İl Türkiye'miz

Matematik Testler

Rüya Tabirleri





OKUL ŞARKILARI

DUYURULAR - LİNKLER
Sayın ziyaretçiler
telif hakkı olan dosyaları lütfen sitemizin ziyaretçi defterine yazınız,dosyalar en kısa sürede siteden kaldırılacaktır.
Şarkıların yasal hak sahipleri talep ettikleri halde, sitesinde bulunan kendilerine ait parçalar derhal yayından kaldırılacaktır..
Linkler
Kızılcasöğüt İlkokulu
Kızılcasöğüt Ortaokulu
Said Alpsoy - Seçimler
3.Dünya Savaşı
Ziyaretçi Defteri
Okul Şarkıları
İlginç Bilgiler
İstiklal Marşı
Saygı Duruşu & İst. Marşı
TGRT FM YAYIN ARŞİVİ

TGRT BELGESEL & TV
HZ.MUHAMMED (SAV)......
ÇİVRİL'İN HAVA DURUMU
RESİMLERİM........ BORSA

BİLGİ YARIŞMASI 1......2..
ÇOCUKLAR İÇİN EĞLENCE.
MÜZİKSİZ İLAHİLER .........
TGRT FM DİNLE
...........................................................
Bugün 341 ziyaretçi (429 klik) burdaydı !

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol