........................................................................................................................................................................................ KONULAR
Besinlerin Özellikleri ve Besin Çeşitleri
Beyin ve Özellikleri Boşaltım Sistemi Hücre ve özellikleri
İskelet Sistemi Eklemler Deri Kas Sistemleri
Sinir Sistemi Su ve Özellikleri Yağlar ve Özellikleri
Vitaminler ve Özellikleri Proteinler ve Özellikleri
BESİNLERİN ÖZELLİKLERİ VE BESİN ÇEŞİTLERİ
Organik Besinler
Karbonhidratlar Sindirilirler
Yağlar Sindirilirler
Proteinler Sindirilirler
Vitaminler Sindirilmezler
İnorganik Besinler
Mineraller Sindirilmezler
Su Sindirilmezler
· Enerji vericiler : Karbonhidrat, yağ, protein
Enerji verimi : Yağ, protein, karbonhidrat
Yapıcı-onarıcı : Protein, yağ, karbonhidrat
Düzenleyiciler : Protein, vitamin, mineraller, su
Açlık anında kullanım sırası : Karbonhidrat, yağ, protein
Sindirim kolaylığı : Karbonhidrat, protein, yağ
KARBONHİDRATLAR
· C,H ve O 'den meydana gelmiştir.3 çeşittir.
· İki önemli görevi vardır.1)Enerji kaynağı 2)Yapısal madde(Bitkilerde çeperin yapısına,bütün
canlı hücrelerde de zarın yapısına katılarak görev yapar.ATP,DNA,RNA,NAD,NADP,FAD’ da bulunur.
1) MONOSAKKARİTLER
· Sindirime uğramazlar.
· Yalnızca ototroflar tarafından sentezlenir.
· İçerdikleri C sayısına göre 2'ye ayrılırlar.
a) 5C'lu şekerler : Riboz, Deoksiriboz (Pentozlar)
b) 6C'lu şekerler : Glikoz, Galaktoz, Fruktoz (Hegsozlar)
· Monosakkaritlerin difüzyon hızları şöyledir. Galaktoz > Glikoz > Fruktoz
· Riboz Þ ATP ve RNA'da bulunur. Deoksiriboz Þ DNA'da bulunur.
· Glikoz Þ Bal,üzüm ve incirde bol bulunur.Açlık ve koma anında kullanılır.
· Fruktoz Þ Bal ve olgun meyvelerde bol bulunur.(=meyve şekeri)
· Galaktoz Þ Süt ve süt ürünlerinde bol bulunur.(=süt şekeri).Tabiatta az bulunur. Hayvansal
bir besin kaynağıdır.
2) DİSAKKARİTLER
· İki monosakkaritin birleşmesinden meydana gelir.
· Glikoz + Glikoz = Maltoz (meyve şekeri)
Glikoz + Fruktoz = Sakkaroz = Sükroz (Çay = Pancar şekeri)
Glikoz + Galaktoz = Laktoz (süt şekeri)
· Maltoz ve sükroz bitkilerden, laktoz da hayvanlardan ve insanlardan sağlanır.
· Disakkaritler arasında glikozit bağı vardır.
3) POLİSAKKARİTLER
· Çok sayıda monosakkaritin birleşmesinden meydana gelir.
· Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Nişasta
Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Selüloz + (n-1) H2O
Glikoz + Glikoz + Glikoz +................................+ Glikoz = Glikojen
-----------------------------------------------------------------
n tane
· Son ürünlerin farklı olmasının sebebi glikozların bağlanma biçimleridir.
A) Nişasta
· Bitkilerde glikozun depo şeklidir.
· Düz zincirlidir ve alfa glikozit bağı ile bağlanmışlardır.
· Suda az çözünür.İyot ile maviye boyanır.
· Nişasta,lökoplastta depolanır.Yumru ve tohumlarda daha çok depolanır.
B) Glikojen
· Hayvanlarda glikozun depo şeklidir.
· Dallıdır ve alfa glikozit bağı ile bağlanmıştır.
· Suda çözünür.İyot ile kahverengiye boyanır.
· En fazla karaciğer ve kaslarda bulunur,depo edilir.
C) Selüloz
· Bitkilerde yapı maddesidir.Çeperin yapısına katılır.
· Düzdür ve beta glikozit bağı ile bağlanmıştır.
· Suda çözünmez
· Geviş getirenlerde ve termitlerde sindirilir.
YAĞLAR
· C,H ve O'den meydana gelmiştir.Yapısındaki oksijen miktarı şekerlerdekinden azdır.
· 3 Yağ asidi + Gliserol = Yağ + 3 H2O
· Ester bağı ile bağlanırlar.
· Yağlarda çeşitliliği yağ asitleri sağlar.
· Suda çözünmezler.Organik çözücüde çözünürler.(Alkol,eter gibi)
· Isı ve darbeye karşı koruyucudur.
· Yağların enerji verimlerinin çok olmasının sebebi karbon sayılarının çok olmasındandır.
· Yağların 2. dereceden enerji verici olarak kullanılmasının sebebi sindiriminin çok zor
olmasındandır.
· Karbonhidrat ve proteinlerin fazlası yağa dönüştürülür.Bunun sebebi ise yağların enerji
verimlerinin yüksek olması ve uzun süreli kullanılabilmesidir.
· Solunumla yıkılmaları sonucunda fazla su açığa çıkarırlar.Onun için özellikle kış uykusuna
yatan,uzun süreli göç eden ve suyun az olduğu ortamlarda yaşayan hayvanlarda iyi bir depo ve enerji maddesidir. Aynı zamanda hafif olduğu için uçmada hayvana avantaj sağlar.
· Yağ asitleri en basit lipitler olup,uzun karbon zincirlerinden oluşurlar.Karbonlar arasındaki
bağlar tek ise doymuş,çift ise doymamış yağ asitleridir.Doymamış yağlar bitkiseldir ve sıvıdır. Doymuş yağlar ise hayvansaldır ve katıdır.Doymamış yağların yüksek sıcaklık ve basınçta hidrojenle doyurulmasıyla margarin yapılır.
· Oleik asit Þ zeytinyağında; Linoleik asit Þ tohumlarda; Butirik asit Þ tereyağında
Steroid Þ zarların yapısına katılır.Aynı zamanda vitamin ve hormon olarak iş görür.
Fosfolipid Þ hücre zarı yapısına katılır.
PROTEİNLER
· C,H,O,N ve bazılarında S,P bulunur.
· Yapı taşları 20 çeşit aminoasittir.
· a.a+a.a+a.a+..............................+a.a = Protein + (n-1)H2O
n tane
· Peptit bağı ile bağlanırlar.
· DNA şifresi ile sentezlenen tek moleküldür.
· Enzim,hormon ve hücre zarı yapısına katılır.
· Solunumla ancak zor durumlarda yakılırlar.Solunum ürünleri H2O , CO2 , H2S , NH3 , üre
ve ürik asittir.
· Aminoasitler anfoter özellik gösterirler.
· Proteinler virüslerden insanlara kadar bütün canlılarda yaşamsal rolleri olduğundan
hücrelerde en çok bulunan organik moleküllerdir.
· Proteinler enerjiyi hemen kaybettiklerinden dolayı 3. dereceden enerji kaynağıdır.
· Proteinler vücutta enerji kaynağı olarak kullanılırsa vücutta zayıflama ve dengesizlik
görülür.
· Proteinler her canlı türüne özgü olup antijen özellik gösterirler.Yani farklı özelliğe
sahip bir canlıya aktarıldığında antikor oluşumuna sebep olur.
VİTAMİNLER
· Vücut direncini arttırırlar.
· Enzimlerin yapısına katılırlar.
· Düzenleştiricidirler,enerji vermezler,sindirilmezler.
· Bir kısmı besinde bulunduğu şekliyle vitamin özelliğinde değildir.Bunlar vücuda
alındıktan sonra vitamin özelliği kazanır.Bunlara provitamin denir.
· Yağda eriyen vitaminler A,D,E,K
Suda eriyen vitaminler B,C 'dir.
· İnsan vücudunda A,B,D,K sentezlenir.
A ÞÞÞ karaciğerde
B,K ÞÞÞ bağırsakta bakteriler tarafından
D ÞÞÞ deride
· A,D,K karaciğerde depolanır.Diğerlerinin fazlası atılır.
A vitamini Þ Balık yağı,yumurta sarısı,süt,peynir,karaciğer,yeşil sebzelerde bulunur.
Þ Büyüme ve gelişmeyi sağlar,vücudu enfeksiyonlara karşı korur,gece körlüğünü önler.
B vitamini Þ Tahılların kabuklarında,et,süt,karaciğer ve yeşil sebzelerde bulunur.
Þ Karbonhidrat,yağ ve proteinlerin vücut içinde kullanılmasında katalizör olarak görev yapar.Kansızlığı önler.
C vitamini Þ Yeşil sebze ve meyvelerde bulunur.
Þ Bağ dokusunun oluşması için gereklidir.Skorbit hastalığını önler.Vücudu enfeksiyonlara karşı korur.
D vitamini Þ Balık yağı,karaciğer,yumurtada bulunur.Ultraviyole ışınlarının etkisi ile deride üretilir.
Þ Vücuttaki Ca,P dengesini sağlar.Kemiklerin gelişmesini sağlar.Çocuklarda raşitizmi önler.
E vitamini Þ Yeşil sebze,karaciğer,et ve bitkisel yağlarda bulunur.
Þ Üreme organlarının gelişmesini sağlar ve kısırlığı önler.
K vitamini Þ Yeşil sebzeler,karaciğer ve yumurtada bulunur.Bağırsaktaki bakteriler tarafından sentezlenir.
Þ Eksikliğinde kanın pıhtılaşması gecikir.
MİNERALLER
· İnorganik maddelerdir.Sindirime uğramazlar.
· Enzimlerin yapısına katılırlar.Düzenleştiricidirler.
· Minerallerin vücut içindeki görevleri şunlardır:
1)Enzimlerin ve hemoglobinin yapısına katılır(Fe,P).
2)Kemiklerin ve dişlerin gelişmesini sağlar(Ca,P,Mg).
3)Vücut ve hücre sıvısının osmatik basıncını ayarlar(Bunlardan hücre içi sıvıda Na,Cl; hücre dışı sıvıda K,Mg ve P bulunur).
SU
· İnorganik maddedir ve sindirime uğramaz.
· Enzimlerin çalışması ve kimyasal reaksiyonların meydana gelebilmesi için su şarttır
(ÖRNEK:Hidroliz )
BEYİN VE BEYNİN ÖZELLİKLERİ, GÖREVLERİ, İŞLEVLERİ
İki yarım küreden oluşan beyin, kafatası içine yerleşmiştir. Beynin üzeri girintili ve çıkıntılı bir yapıya sahiptir. Girinti ve çıkıntılar beyin yüzeyini genişletir. Böylece daha çok sinir hücresi yayılabilir.
Beyin, dıştan içe doğru üç katlı zar ile örtülüdür. Bunlar, sert zar, örümceksi zar ve ince zar olarak adlandırılırlar. Sert zar koruyucudur. İnce zar kan damarı bakımından zengin olup beyni besler. Örümceksi zar ile ince zar ar
sında sıvı vardır. Bu sıvı beyni sarsıntılardan ve darbelerden korur.
Beyin yarım küreleri enine kesilirse dış kısmın boz renkli, iç kısmın ak renkli olduğu görülür. Boz renkli dış kısımda milyonlarca sinir hücresinin gövdeleri bir araya toplanmıştır. Bu dokuya boz madde denir. Boz maddenin altındaki bölüm sinir hücrelerinin gövdelerinden çıkan aksonlardan oluşmuştur. Bu dokuya ak madde denir. Beyin yarım kürelerini birbirine bağlayan, ak maddeden yapılmış iki köprü bulunur. Bunlardan üsttekine nasırlı cisim, alttakine beyin üçgeni denir.
Görev ve İşlevleri:
1- Duyu merkezidir (Görme, tat alma, koklama, işitme, dokunma duyularının merkezidir. )
2- İstemli yapılan hareketlerin merkezidir. ( İskelet kasları tarafından gerçekleştirilen yüz, kol ve bacakların, parmakların hareketini yönetir. Hareket sinirleri omurilik soğanından geçerken çaprazlaşır. Bu nedenle beynin sağ tarafı vücudun solunu, beynin sol tarafı vücudun sağını kontrol eder.)
3- Hafıza (zekâ), öğrenme, konuşma, yazma, bilgi depolama ve saklama davranışlarını yönetir. Zekâ derecesi beynin maddesine, sinirlerin kalıtsal özellik ve gelişme derecelerine bağlı olarak değişir. Özetle zekâ, bütün beynin fonksiyonudur.
4- Sevinç, ağlama, üzüntü gibi ruhsal durumların merkezidir.
5- Beynin içindeki hipotalamus bölgesi şunlardan sorumludur:
· Vücut ısısını ayarlamak.
· Kan basıncını, kalp- damar sistemini, elektrolit dengesini (su- tuz- iyon vs.) düzenlemek.
· Enerji metabolizmasını, (karbonhidrat ve yağ metabolizmasını) metabolizma hızını düzenlemek.
· Hormonal denetim yapmak. ( gebelik ve üreme hormonlarını kontrol eder, hipofizi uyarır.)
· Strese karşı acil cevap vermek.
u Beynin sol yarım küresi, konuşma, lisan öğrenme, sistematik, matematik işlemler gibi faaliyetleri gerçekleştirir. Sağ yarım küresi ise, resim yapma, yol haritası takip etme, soyut kavramları algılama gibi faaliyetleri yürütür. Bir yarım kürenin yaptığından, diğerinin haberdar olmasını nasırlı cisim sağlar.
Beyin, oksijensizliğe en duyarlı organımızdır. Beynin zedelenmesi veya beyin hücrelerinin ölümü halinde kişi ölmez; fakat bitkisel yaşama girer.
BOŞALTIM SİSTEMİ VE ÖZELLİKLERİ
Besin maddelerinin hücrelerde parçalanması sonucu oluşan artık maddelerin (su, karbondioksit, amonyak, üre, ürik asit, madensel tuzlar ) dışarı atılması olayına boşaltım, bu olayı gerçekleştiren sisteme de boşaltım sistemi denir.
—u Vücuda dışarıdan alınarak kana karışan zararlı maddeler ile vücudun ihtiyacından fazla alınan yararlı maddeler boşaltım sırasında dışarıya atılır. O halde, boşaltımın amacı, zararlı ve artık maddelerin vücuttan dışarıya atılmasını sağlamak, hücrelerin yaşamsal ortamını ve vücudun iç basıncını ve iyon durumunu dengede tutmaktır.
İnsanda boşaltım sistemini oluşturan organlar:
1- Böbrekler
2- (Böbreklere bağlı olarak çalışan ) idrar kanalı (üreter)
3- ( Böbreklere bağlı olarak çalışan ) idrar torbası.
4- Ayrıca, akciğerler, karaciğer ve deri, boşaltıma yardımcı organlardır.
NOT: Kalın bağırsaklarımız boşaltım sistemi organı değildir, sindirim sistemi organıdır!!!!
BÖBREKLER, İDRAR KANALLARI, İDRAR TORBASI
BÖBREKLERİN YAPISI VE ÇALIŞMASI
Böbreklerimiz iki tane olup, her biri fasulye tanesi şeklinde, koyu kırmızı renkli organlardır. Böbreklerimiz, karın boşluğunun arka tarafında, bel hizasında, omurganın iki yanında yer alır. Böbreklerin üst kısımlarında hormon salgılayan böbrek üstü bezleri bulunur. Ayrıca böbreklerin etrafı yağ tabakasıyla kaplıdır. Bu tabaka, böbrekleri çeşitli sebeplerle olabilecek zedelenmelerden korur.
Böbreklerin birbirine bakan kısımları çukur olup, bu kısımlara göbek denir. Aorttan ayrılarak, süzülecek kanı böbreğe getiren böbrek atardamarı göbeğe girer; böbrekten kan götüren böbrek toplardamarı ve idrar kanalı göbekten çıkar.
—u Böbrek atardamarı……….... Oksijeni bol, taşıdığı kanda zehirli atıklar fazla.
—u Böbrek toplardamarı……….Karbondioksiti bol, taşıdığı kan zararlı maddelerden arındırılmış
Bir böbrekten boyuna kesit alındığında şu kısımlar görülür:
1- Zar: Böbreğin en dışında yer alan saydam, ince ve dayanıklı bir yapıdır.
2-Kabuk Bölgesi (Korteks): Zar kılıfın hemen altında yer alan, toplu iğne başı görünümündeki kırmızı renkli taneciklerden oluşmuş kısımdır. Bu taneciklere malpighi tanecikleri (nefron) denir. Nefronlar, kanın süzülmesi görevini yapan birimlerdir. Her böbreğimizde yaklaşık 1 milyon kadar nefron vardır.
Bir nefronun yapısı üç kısımdan oluşur:
I- Glomerül: Kılcal damarların oluşturduğu yumaktır.
II-Bowman Kapsülü: Kılcal damar yumağının ( glomerül’ün ) çevresini saran zarsı yapıdır.
III- Boşaltım Kanalcıkları: Bowman kapsülünün devamıdır. Kanalcıklar kıvrımlı olup, yer yer ‘U’ görünümü alırlar.(U kısım kabuk bölgesinde değildir, öz bölgesine sarkmıştır.) Boşaltım kanalcıkları, böbreğin ortasına açılan toplama kanallarına uzanırlar.
3- Öz (Medulla) Bölgesi: Öz bölgesinde taban kısmı kabuk bölgesine, tepe kısmı havuzcuğa bakan, piramit şeklinde yapılar vardır. Bunlara malpighi piramitleri denir. Bu piramitler idrar toplama kanallarından oluşur. Ayrıca boşaltım kanalcıklarının U kısmı da öz bölgesindedir.
Öz bölgesi süzülen sıvıdaki faydalı maddelerin geri emildiği yerdir.
4- Havuzcuk (Pelvis )Bölgesi: En içte yer alır, sağlam bağ dokudan yapılmıştır. İdrar toplama kanalları havuzcuğa açılır. Oluşan idrar, havuzcukta toplanır ve idrar kanalı aracılığıyla idrar kesesine iletilir.
Böbreğin Çalışması ve İdrar Oluşumu
· Böbrek Atardamarı, böbrekte süzülecek kanı getirir. Bu nedenle böbrek atardamarının getirdiği kan, üre, ürik asit, atık maddeler gibi zararlı maddeler ile oksijen bakımından zengindir. Bu kan, kabuk bölgesindeki nefronlar tarafından süzülür.
· Nefronların glomerüllerine gelen kan, basıncın etkisiyle, bowman kapsülüne geçer. Kandaki su, madensel tuzlar, glikoz, üre, ürik asidin, bowman kapsülüne geçmesine süzülme denir. Süzüntü sıvısı, bowman kapsülünden, boşaltım kanalcığı yoluyla toplama kanalına gelinceye kadar değişir.
Süzüntü sıvısındaki suyun çok büyük bir bölümü, glikoz gibi besin maddeleri ve bazı madensel tuzlar, öz bölgesindeki toplama kanalcıkları kılcalları tarafından emilerek tekrar kana geçer. Bu olaya geri emilim denir. Böylece yararlı maddelerin vücuttan atılması önlenmiş olur. Bu olay sırasında çok enerji harcanır.
· Toplama kanallarından, böbreğin ortasındaki havuzcuğa akan sıvı ise idrarı oluşturur. İdrarın içeriği; su, mineraller, üre, ürik asit ve vitaminlerden oluşur. Sağlıklı insanın idrarında glikoz bulunmaz. Glikoz bulunması şeker hastalığının habercisidir.
· Böbreklerin havuzcuklarında toplanan idrar, iki idrar kanalı ile böbrekten çıkar.
· Böbrek Toplardamarı, böbreklerde süzülmüş kanı götürür. Böbrek toplardamarında boşaltım maddelerinin (azotlu bileşiklerin) oranı çok düşüktür. Ancak karbondioksit miktarı fazladır. Böbreklerden çıkan toplardamar, alt ana toplardamara katılır. ( hatırlayın; küçük dolaşım ve kandaki karbondioksitin akciğerlerde temizlenmesi.)
İdrar Kanalı ( Üreter ): Böbreklerden süzülen idrarı, idrar kesesine taşır.
İdrar Kesesi: İdrarın, dışarıya atılıncaya kadar depolandığı yerdir. İstemli kasılıp gevşeyebilen, kuvvetli kaslardan yapılmıştır. Yaklaşık 450 ml idrar depolayabilir.
İdrar kesesinde depolanan idrar, kesenin ucundaki idrar yolundan ( üretra ) dışarı atılır.
İdrarın oluşmasını ve vücuttan atılmasını daha basit şekilde özetlersek:
1. Kan, böbrek atardamarları yoluyla böbreklere gelir ve nefronlarda süzülür.
2. Kan içindeki yararlı maddeler, süzülme sırasında nefronlarda emilir ( geri emilim ) ve tekrar kana geçer.
3. Süzülerek temizlenen bu kan, böbrek toplardamarı ile böbreklerden çıkar.
4. Süzülmeden sonra kalan tuzun ve suyun fazlası ile üre idrarı oluşturur.
5. Oluşan idrar, üreterde ve idrar kesesinde toplanır.
6. İdrar üretra ile vücuttan dışarı atılır.
Böbreklerin Görevleri:
1-Hücrelerde oluşan zararlı ve atık maddeleri ( tuz, kreatin, ürik asit gibi ) taşıyan kanı süzmek ve bu maddelerin dışarı atılmasını sağlamak.
2- Vücuttaki fazla suyun dışarı atmasını gerçekleştirmek.
3-Vücutta dengeli bir iç çevre oluşmasını sağlamak; Vücudumuza gerekli olan bazı minerallerin ( tuz, potasyum, fosfor, magnezyum vb.), suyun, glikozun ve proteinlerin dengede tutulmasını sağlamak.
4- Kan basıncını düzenlemek.
Not: A, D, E, K vitaminleri ve glikozun fazlası karaciğerde depolanırken, mineraller ve B ve C vitaminlerinin fazlası dışarı atılır.
****Ayrıca akciğerler, deri ve karaciğer de boşaltıma yardımcı olurlar.
Akciğerler; karbondioksitin dışarıya atılmasını sağlarlar.
Deri; terlemeyle tuz, su, üre ve ısının dışarı atılmasını sağlar.
Karaciğer; kandaki zehirli amonyağı, daha az zehirli olan üre ve ürik aside çevirir. (İdrardaki üre miktarı, vücuda alınan protein miktarıyla doğru orantılıdır.)
Boşaltım Sistemi Hastalıkları:
1- Nefrit: Böbreğin iltihaplanmasıdır. Genellikle bulaşıcı hastalıklar sonucu ortaya çıkar.
2-Böbrek Taşları: Kalsiyum tuzları ve azotlu bileşiklerin havuzcukta çökelmesidir.
3-Albümin: Nefronların görevini yapamaması sonucu, proteinli maddelerin idrara geçmesidir
4- Sistit: Üreme organları veya kan yoluyla gelen mikropların, idrar yollarında oluşturduğu yanmadır.
5- Üremi: Böbreklerde yeterli üre süzülememesi sonucu, kanda üre miktarının artmasıdır.
6- Böbrek Yetmezliği: Böbrek yetmezliği, böbreğin tamamen veya %80 fonksiyonunu kaybetmesi ve görevini yerine getirememesi demektir. Bu durumda böbreğin görevi diyaliz makineleri tarafından yapılır. Ya da daha kalıcı çözümü böbrek naklidir. Organ nakli, canlı bir kişinin bir böbreğini (sağlıklı bir kişi tek böbrekle de yaşayabilir ) ya da yeni ölmüş ama organları hala canlı birinin böbreğini alarak yapılabilir.
HÜCRE VE ÖZELLİKLERİ
Canlıların bütün özelliklerini ve hayat olaylarını inceleyen bilim dalına biyoloji denir.
Zooloji:Hayvan bilimi Botanik:Bitki bilimi Anatomi:Yapı bilimi.Vücudun iç yapısını inceler.
Morfoloji:Şekil bilimi.Vücudun dış yapısını inceler. Histoloji:Doku bilimi. Sitoloji:Hücre bilimi.
Protoloji:Tek hücrelileri inceler. İhtiyoloji:Balıkları inceler. Ornitoloji:Kuşları inceler. Entamoloji:Böcekleri inceler.
Ekoloji:Çevre bilimi. Taksonomi:Sınıflandırma bilimi. Genetik:Gen bilimi
Hücre teorisi
1)Bütün canlılar hücrelerden meydana gelmiştir.
2)Hücreler bağımsız hareket ettikleri halde birlikte iş görürler.
3)Hücreler bölünerek çoğalırlar.
Tek hücrelilerde bütün olaylar hücre içerisinde gerçekleşir.İş bölümü ve doku oluşumu yoktur.Çok hücrelilerde bütün olaylar hücre grupları arasındaki iş bölümü ile olur.
En basit çok hücreli yada en karmaşık tek hücreli Volvox’ tur.
Volvox' ta işbölümü vardır ama doku oluşumu yoktur.
Tek hücrelilerin oluşturduğu topluluğa koloni denir.
Bilinen en büyük hücre deve kuşu yumurtasıdır.Bilinen en uzun hücre ise sinir hücresidir.
Hücre 3 kısımda incelenir.1) Hücre zarı 2) Sitoplazma 3) Çekirdek
1) HÜCRE ZARI
Yağ,protein az miktarda karbonhidrattan oluşur.Hücre zarının yapısı akıcı-mozaik zar modeli ile açıklanır.Bu modele göre zar; yağ denizinde yüzen proteinlerden oluşmuştur.
Karbonhidratlar hücre zarındaki yağlarla birleşerek glikolipid, proteinlerle birleşerek glikoprotein şeklinde bulunur.Bunun sağladığı avantaj ise hücrelerin birbirini tanıması ve bağışıklıktır.Hücre zarının özgüllüğünü veren kimyasal madde glikoproteindir.Glikolipidi ve glikoproteini golgi sentezler.
Madde giriş-çıkışı proteinler üzerindeki porlardan olur.
Zarın özellikleri : Canlıdır,saydamdır,esnektir ve seçici geçirgendir.
Zardaki proteinler enzim görevi yapar.
Zarın görevleri : Hücreyi dağılmaktan korur.Hücreye şekil verir.Hücreyi dış etkilerden korur.Madde alışverişini sağlar.
Zarın seçici-geçirgen olması onun canlı olduğunu gösterir.
Hücre çeperi cansızdır,esnek değildir,tam geçirgendir.Hücrenin dayanıklılığını arttırır, hücreye şekil verir.Üzerindeki deliklere geçit denir.Selülozik yapıdadır.Prokaryot hücrelerde de bulunur ama yapısı selülozik değildir.
2) SİTOPLAZMA
İki kısımdır:
a) Sıvı kısım:Su,protein,yağ,karbonhidrat,mineral,vitamin,RNA çeşitleri,nükleotidler,ATP ve
enzimler gibi organik ve inorganik maddelerden oluşmuştur.Görevi:1) Biyokimyasal reaksiyonlar için zemin oluşturmak.2) Organellere yataklık etmek.3) Rotasyon ve sirkülasyon hareketleri ile organellerin hareketini sağlamak.
b) Organeller:Özel yapı ve görevi olan sitoplazmik cisimlerdir.
ENDOPLAZMİK RETİKULUM
Hücre zarından çekirdek zarına kadar uzanan zarlı kanallar sistemidir.
Memeli alyuvarı hariç bütün çekirdekli hücrelerde bulunur.
Hücre içine ve dışına madde taşır.Bazı maddeleri depolar.(Ca ve protein).Çekirdek zarı ve golgiyi yapar.Hücreyi bölmelere ayırarak,sitoplazmadaki asidik ve bazik tepkimelerin birbirini etkilemeden yapılabilmesini sağlar.
Üzerinde ribozom bulunanlarına granüllü ER; bulundurmayanlara da granülsüz ER denir.
Granüllü ER enzim salgılayan hücrelerde,granülsüz ER yağ sentezleyen hücrelerde çoktur.
GOLGİ
Çekirdeğe yakın bulunur.Hücre zarı yapımına katılır.
Salgı maddelerin yapılması,paketlenmesi ve salgılanmasından sorumludur.Onun için süt bezi, tükrük bezi,ter bezi gibi salgı yapan hücrelerdeki sayısı diğer hücrelerdekilere oranla daha fazladır.
Enzimleri paketliyerek lizozomu oluşturur.Hücre zarı yapımına katılır.
Glikoprotein,lipoprotein,mukus,bağ dokusu ara maddesi ve ayrıca bitkilerde selülozlu maddeler salgılar.
Memeli alyuvarı hariç bütün çekirdekli hücrelerde bulunur.
LİZOZOM
Büyük moleküllü besinleri parçalar.Kurbağa larvalarında kuyruğun kopması,salgılama dönemi biten memelilerde süt bezlerinin körelmesi,pasif kalan kasların küçülmesi,harap olmuş dokuların, yaşlı alyuvarların ve vücuda giren mikropların yok edilmesi lizozom sayesindedir.
Fagositoz ve pinositoz yapan hücrelerde çoktur.ÖRNEK:Akyuvar hücresi ve tek hücreliler.
Lizozom parçalanırsa hücre kendini sindirir.Buna otoliz denir.
Lizozomun etrafındaki zar golgiden oluşur.
İçerisindeki enzimler ribozomlarda üretilir.
Üretilen enzimler ER ile taşınır.
ER ile taşınan enzimler golgide paketlenerek lizozom oluşturulur.
Yani lizozomun oluşmasında ribozom,golgi ve ER etkilidir.
NOT 1 : (Bazı kitaplara göre)Hayvanlara özgüdür.Bitkilerde ise lizozom benzeri yapılara fitolizozom denir.
RİBOZOM
Bütün hücrelerde bulunan en küçük organeldir.
Protein ve rRNA'dan oluşur.Çekirdekçikte üretilir.
Zarsızdır ve iki birimdir.Üst birim(büyük birim) protein,alt birimse(küçük birim) rRNA'dan oluşur.
Protein ve enzim sentezler.
Granüllü ER ve çekirdek zarı üzerinde,mitekondri ve kloroplastın sıvısında ve ayrıca sitoplazma da bulunabilir.
Yoğun protein sentezi sırasında yan yana gelerek polizomları oluştururlar.
Her canlıda ribozomların farklı olmasının sebebi rRNA' ların farklılığındandır.
Bir hücrenin canlılığını sürdürebilmesi için mutlaka ribozoma ihtiyacı vardır.(Enzimlerden dolayı)
Enzim salgılayan bez hücrelerinde sayısı daha fazladır.
MİTEKONDRİ
Çift zarlıdır.İç zar kıvrımlıdır.Kıvrımlara krista,zarların arasını ve içini dolduran sıvıya matrix denir.
Oksijenli solunum yaparak enerjinin üretildiği ve depolandığı yerdir.
Enerji ihtiyacı fazla olan kas,sinir ve karaciğer gibi hücrelerde sayısı daha fazladır. Bulundukları hücreninde enerjiye en çok ihtiyaç olan bölümlerinde toplanırlar.
ÖRNEK:Sinirlerin sinaps bölgelerinde,spermlerin kuyruklarında ve kasların kasılma bölgelerinde çok bulunur.
Kendine ait DNA,RNA,ribozom ve ETS'si bulunur.Kendi DNA'sı olmasına rağmen hücre DNA'sına bağımlıdır.
Bitkilerde mesozom ve klorofil bulunduğundan dolayı mitekondri miktarı daha azdır.
Prokaryotlarda ve memeli alyuvarında bulunmaz.
SENTROZOM
Bazı su yosunu,mantar,hayvan ve insan hücrelerinde bulunur.
Sentriol denilen iki alt birimden oluşur.
Hücre bölünmesi sırasında kendini eşleyerek zıt kutuplara çekilir ve iğ ipliklerinin oluşmasını sağlar.
Hücre dışına uzanan kirpik,kamçı,sil gibi yapıları oluşturur.
Sentrioller dikine duran dokuz çift tüpçükten oluşur.
PLASTİDLER
Sadece bitki hücrelerinde bulunan renk maddesidir.3 tiptir.
a) Kloroplast
Bitkiye yeşil rengini verir.
Çift zarlıdır.İç zarı katmanlıdır.Bu katmanlara grana,içini dolduran sıvıya ise stroma denir.
Fotosentez yaparak besin üretir.
Kendine has DNA,RNA,ribozom ve ETS'si bulunur.
Granalar içinde bitkiye yeşil rengini veren ve fotosentez için gerekli ışığı absorbe eden klorofil vardır.
Bütün bitki hücrelerinde bulunmaz.ÖRNEK:Kökte.
b) Kromoplast
Bitkilerde meyve ve çiçeklerin rengini verir.Likopin(kırmızı),ksantofil(sarı) ve karoten (turuncu) olmak üzere üç çeşittir.
Bitkilerde diğer renkler koful öz suyunun asit veya baz oluşuna göre renk değiştiren "antokyon" denen maddeler ile oluşturulur.
c) Lökoplast
Renksizdir.Genelde kök,gövde ve tohumda bulunur.
Nişasta,yağ ve protein depolar.
Işıkla karşılaşınca kloroplastlara dönüşür.
KOFUL
ER'dan,golgiden,hücre zarından ve lizozomdan oluşabilir.
Hayvansal hücrelerde az ve küçük,bitkisel hücrelerde ise gençken küçük,yaşlandıkça büyürler.Çünkü tuzlu artıklar kofullarda biriktirilir.
Hücre içi osmatik basınç ve pH'ı ayarlar.
Kofulda bulunan su turgor basıncı oluşturarak hücreye diklik ve direnç verir.
Metabolizmanın aktiflik derecesini belirler.Eğer koful büyük ve sitoplazmada miktarı çok ise metabolizma yavaşlar.
Besin kofulu : Fagositoz ve pinositozla alınan besinlerin bir zarla çevrilmesiyle oluşur.Akyuvarlar mikropları fagositoz ve pinositozla aldığında dolayı,akyuvarlarda daha fazla sayıda besin kofulu bulunur.
Kontraktil (vurgan) koful : Tatlı su tek hücrelilerinde bulunan daimi kofuldur.Fazla suyu dışarı atar.
Boşaltım kofulu : Artık maddeleri ekzositozla dışarı atar.
PEROKSİZOM
Bitkisel ve hayvansal hücrelerde bulunan ve içerisinde katalaz enzimi bulunan organeldir.
İçerisindeki katalaz enzimi H2O2 'yi H2O ve O2'ye parçalar.
H2O2 hücre için çok tehlikelidir.Çünkü O2'nin reaksiyona girmesini yani solunumu önler.
Sitoplazmanın pH derecesi 8,0'dır.
3) ÇEKİRDEK
Hücreyi yönetir.Hücre bölünmesini sağlar.Kalıtım bilgisini taşır.4 bölümdür.
A) ÇEKİRDEK ZARI
Çift katlı bir zardır.
Üzerindeki deliklere por denir.Bunlar hücre zarındaki porlardan daha büyüktür.
Hücre bölünmesi sırasında kaybolan bu zarın bölünmeden sonra yeniden yapılmasında ER ve golgi görevlidir.
B) ÇEKİRDEK SIVISI
Homojen görünümlüdür.İçerisinde bol miktarda ATP,nükleotit,ribozom ve protein bulunur.
C) ÇEKİRDEKÇİK
Az miktarda DNA,bol miktarda RNA ve protein bulunur.Ribozom sentezi yapılır.Bakterilerde yoktur.
D) KROMATİN İPLİK
Hücrede en çok bulunan maddedir.
DNA'nın kendisi olup kromozomları oluşturur.Kromozomlar DNA ve proteinden oluşmuştur.
Kalıtsal karakterleri taşır.Üreme ve büyümeyi sağlar.Hücreyi yönetir.
İSKELET SİSTEMİ VE ÖZELLİKLERİ
Organizmaların vücuduna desteklik yaparak kendilerine özgü şekillerinin oluşmasını sağlayan yapılara destekleyici yapılar denir.
A. İSKELET ÇEŞİTLERİ
Hayvanların çoğunda, vücuda destek olan, koruyan ve kaslara bağlanarak hareketi sağlayan iskelet sistemi bulunur. Hayvanlarda görülen iskelet dış ve iç iskelet olmak üzere iki tiptir.
1. Dış İskelet
Dış iskelet özel hücreler tarafından dışarıya salgılanan organik ve inorganik maddelerden meydana gelir. Dış iskelete sahip canlılarda iskelet görevi yapan kısımlar vücut dışında bulunduğu için kaslar iskelete içeriden bağlanır. Eklem bacaklılarda ve bazı yumuşakçalarda görülür.
Dış iskelet büyümeyi sınırlandırır. Bu nedenle dış iskelete sahip hayvanlar, gelişme döneminde iskeletini ya tamamen atarlar veya daha büyüğünü oluştururlar. Bu olaya deri veya kabuk değiştirme denir.
2. İç İskelet
İç iskelet embriyonun mezoderm (orta deri) tabakasından farklılaşır. Genellikle kıkırdak ve kemikten meydana gelir. Kaslar iskelete dışarıdan bağlanır. Canlının büyümesini sınırlandırmaz. Aksine boyca uzamayı sağlar.
Omurgasızlarda yaygın olarak iç iskelet görülmez. Sadece derisi dikenlilerde gelişmiş bir iç iskelet vardır.
Omurgalılarda iç iskelet, kıkırdak ve kemik dokudan meydana gelmiştir.
B. İNSANDA İSKELET SİSTEMİ
İnsanda iskelet sistemi kemikler, kıkırdak yapılar ve eklemlerden meydana gelir.
1. Kemiklerin Yapısı
Kemiklerde bulunan, % 25 su, % 45 inorganik madensel tuzlar (kalsiyum fosfat, kalsiyum karbonat, magnezyum fosfat az miktarda sodyum ve demir) kemiğin sert yapısını, % 30 organik maddeler ise esnekliği sağlar. Canlı kemik hücrelerine osteosit ve bu hücreler tarafından salgılanan organik ara maddeye osein denir. Bu iki yapı kemik dokusunu meydana getirir. Kemikler yapıları yönüyle iki kısma ayrılır.
a. Sıkı Kemik Dokusu : İskeleti oluşturan bütün kemiklerin dış yüzeyi ile uzun kemiklerin gövdesi, sıkı kemik dokusundan meydana gelir. Bu doku iç içe daireler halinde sıralanmış lamelli yapıdadır.
Lamellerin ortasında kan damarları ve sinirlerin geçtiği Havers kanalı bulunur. Havers kanalındaki kan damarlarından kemik hücrelerine besin ve oksijen iletilirken artık maddeler aynı yoldan geri alınır.
Haves kanallarını birbirine bağlayan yan kanallara da Volkman kanalları denir. Ortasında havers kanalı, etrafında halkasal kemik hücreleriyle aralarını boşluk bırakmadan doldurmuş ara maddeden yapılmış lamelli birimlere Havers sistemi denir.
b. Süngerimsi Kemik Dokusu : Kırmızı kemik iliği ve düzensiz boşlukların bulunduğu ince kemik lamellerinden oluşmuştur. Sıkı kemiğe oranla daha yumuşaktır. Uzun kemiklerin baş kısmı ile diğer kemiklerin iç kısmında bulunur.
2. Kemik Çeşitleri
İskeletin yapısında bulunan kemikler üç çeşittir.
a. Uzun Kemikler : Kol ve bacaklarda bulunur. Uzun kemiği dıştan saran kemik zarı (periyost) kemiğin enine büyümesini, onarılmasını ve beslenmesini sağlar. Ayrıca periyost kemiğin sertleşmesine de katkıda bulunur.
Uzun kemiğin başı ile gövdesi arasında bulunan kıkırdak tabakası, kemiğin boyuna büyümesini sağlar. Uzun kemiklerin iç kısmındaki kanalda akyuvarların oluşumunu sağlayan sarı kemik iliği bulunur. Kemik başlarını iç kısmı, sünger gibi düzensiz gözenekli bir yapıdadır. Gözeneklerin içinde kırmızı ilik bulunur. Kırmızı kemik iliği, kan hücrelerinin üretildiği iliktir.
b. Kısa Kemikler : Omurgada, el ve ayak bileklerinde bulunur. Sarı ilik kanalı bulunmaz. Yaklaşık olarak eni boyu ve kalınlığı eşit olan kemiklerdir.
c. Yassı Kemikler :
Göğüs, kafatası, kürek ve kaburga kemiklerinden ibarettir. Yassı kemiklerde sarı ilik kanalı bulunmaz. Bu tip kemiklerde süngerimsi kemik dokusu sıkı kemik dokusundan fazladır. Eni ve boyu fazla kalınlığı çok az olan kemiklerdir.
Yassı ve kısa kamiklerin süngerimsi dokuları içinde uzun kemiklerin baş kısmında olduğu gibi alyuvarların yapımını sağlayan kırmızı kemik iliği bulunur
3. Kemik Oluşumu ve Kontrolü
Kemiklerin sağlıklı olarak büyüyüp gelişebilmesi için, bir yandan yeterli miktarda kemik hücresinin yapılması bir yandan da yeterli ara maddenin oluşması gerekir. Bu olaylar bazı iç ve dış faktörler tarafından düzenlenir. Kemik oluşumunda etkili olan faktörleri teker teker inceleyecek olursak;
a. Hormonlar : Kemiğin sertleşmesi için gerekli olan Ca, P, K minerallerinin kemiğe geçmesi ve bunların kandaki miktarının belirli bir seviyede tutulması gerekir. Özellikle, kalsiyumun kemikten kana, kandan kemiğe geçişi tiroid bezinden salgılanan kalsitonin (tirokalsitonin) hormonu ve paratiroid bezinden salgılanan parathormon ile düzenlenir.
Hipofiz bezinden salgılanan büyüme hormonu (STH) yetersiz olduğunda cücelik, (nanizm) aşırı salgılandığında devlik hali (jigantizm) ortaya çıkar. Timus bezi hormonu embriyonik gelişimde iskeletin oluşumunda etkilidir.
b. Vitaminler : D vitamini kemiklerde Ca ve P birikmesini sağlayarak kemiklerin sertleşmesini sağlar. D vitamini eksikliğinde bağırsaktan kalsiyum ve fosfatın emilmesi azalır.
Sonuçta kemiklerde yumuşama ve eğilme olur. Bu da çocuklarda raşitizm, yetişkinlerde ise osteomalazi denen kemik hastalığını yapar.
c. Mineraller : Kalsiyum, mağnezyum, fosfor kemiklerin yapısında bulunur. Büyüme ve hamilelik sırasında çok miktarda alınması gereklidir.
d. Genetik Faktörler : Kemiğin büyümesi ile son şeklini almasında genetik faktörler de önemlidir.
4. İskelet Sisteminin Görevleri
Vücudun çatısını oluşturmak.
Vücuda diklik ve sertlik sağlamak.
Bazı iç organları dış etkenlerden korumak.
İç organlara ve kaslara bağlanma yüzeyi sağlamak.
Eklemlerin yardımıyla vücuda hareketlilik sağlamak.
Vücudun ihtiyacı olan bazı minarelleri depo etmek.
Kan yapımında görev almak.
5. İnsan İskeletinin Bölümleri
İnsan iskeleti, baş, gövde ve üyeler iskeleti olmak üzere üç kısımda incelenir.
a. Baş İskeleti : Kafatası, yüz ve çene kemiklerinden oluşur. Genellikle oynamaz eklemlidir.
b. Gövde İskeleti : Göğüs kemiği, kaburga kemikleri, omurgayı oluşturan omurlar, omuz ve kalça kemerlerini oluşturan kemikler, iskeletin gövde bölümünde yer alır. Genelde yarı oynar eklemlidir.
c. Üyeler İskeleti : Üyeler üstte omuz kuşağı ile gövdenin üst kısmına bağlanmış olan üst üyeler (kollar), altta kalça kuşağı ile gövdenin alt kısmına bağlı olan alt üyeler (bacaklar) olmak üzere iki bölümden meydana gelir. Oynar eklemlidir.
6. EKLEMLER
Kemiklerin bağlanma yerleri olan eklemler üç grupta toplanır.
a. Oynamaz Eklemler : Kafatası, kalça kemiği, leğen kemiği gibi iskeletin hareket etmeyen kısımlarındaki kemiklerde görülür. Eklemleşen kemikler çok sıkı bir şekilde birbirlerine testere dişi gibi girinti ve çıkıntılarla bağlanmışlardır. Eklem kapsülü ve sıvısı yoktur.
b. Yarı Oynar Eklemler : Omurlar arasında ve göğüs kafesinde görülen eklemlerdir. Omurlar arasındaki kıkırdak diskler esneklik sağlanmasında yardımcı olur.
c. Oynar Eklemler : Vücudun hareket işlevini üstlenmiş kemiklerde görülen, tam hareketli eklemler olup kol ve bacak kemiklerinde görülür. Eklemleri oluşturan kemiklerin uçları bağ dokusundan meydana gelmiş ortak bir kapsül ile çevrilidir. Eklem kapsülünün iç yüzeyi ince bir zar ile örtülüdür.
Bu yapı yumurta akına benzeyen bir salgı meydana getirir. Eklem boşluğunda toplanan bu sıvı (= eklem sıvısı) eklem uçlarının kayganlığını sağlar. Eklem kemiklerinin baş kısmında bulunan kıkırdak tabakaları hareket sırasında kemiğin başlarının birbirine değerek aşınmasını önler. Eklem bölgesinde bir kemikten diğerine uzanan bağ dokusundan meydana gelmiş eklem bağı bulunur. Bütün bu yapılar ekleme sağlamlık ve hareket kolaylığı sağlar.
C. ÇEŞİTLİ VÜCUT ÖRTÜLERİ
Omurgalı hayvanların vücut örtüleri deridir. Deri üst deri (epidermis) ve alt deri (dermis) olmak üzere iki kısımdan oluşur.
İnsan derisi de diğer memelilerin derisine benzer şekilde epidermis ve dermisten meydana gelir.
Derinin başlıca görevleri;
Vücuda mikropların girmesini engeller.
O2 ve CO2 alışverişine yardım eder.
Terleme ile hem boşaltıma yardımcı olur, hem de vücut ısısının düzenlenmesini sağlar.
Yapısında bulunan duyu reseptörleri sayesinde sıcaklık, soğuk, sertlik, yumuşaklık, basınç ve ağrı gibi uyartıları algılar.
Hassas dokuları dış etkilerden korur.
Zararlı ışınların vücuda girmesini azaltır veya engeller.
KAS SİSTEMLERİ
Kaslar, canlı organizmada hareket sistemini meydana getiren yapılardandır. Kasların en önemli özellikleri uzayıp kısalma yeteneğine sahip olmalarıdır.
A. KAS ÇEŞİTLERİ
Kaslar, anatomik yapılarına ve çalışma özelliklerine göre; çizgili kas, düz kas ve kalp kası olarak ayrılır.
1. Çizgili Kaslar (İskelet Kasları)
Çizgili kas hücreleri, uzun ve silindir şeklinde hücrelerdir.
Bir kas teli boyunca birden çok çekirdek bulunur.
Kas hücrelerinin sınırları belirli değildir ve sitokinez (sitoplazma bölünmesi) görülmez.
Beynin kontrolünde, isteğimizle çalışırlar.
Düz kasa oranla daha hızlı kasılırlar.
Eklem bacaklılardaki kaslar bu tiptendir.
Çizgili kas liflerinde açık ve koyu bantlar, özel proteinlerin farklı düzende sıralanmasından oluşur. Bu proteinler aktin (açık) ve miyozin (koyu) dir
2. Düz Kaslar
Düz kas hücreleri mekik şeklinde olup,
Otonom sinir sisteminin kontrolünde, isteğimiz dışında çalışırlar.
Kasılmaları yavaş ve düzenlidir.
Omurgalılarda sindirim, solunum, dolaşım, üreme ve boşaltım sistemlerinin duvarlarında bulunur.
Eklem bacaklılar hariç, omurgasız hayvanlar düz kaslara sahiptir.
Her hücrede bir tane çekirdek bulunur.
3. Kalp Kası (= Miyokard)
Çizgili kas yapısındadır, isteğimiz dışında çalışır.
Liflerindeki telcikler tek çekirdeklidir.
Çekirdekler hücrenin ortasında bulunur.
Kalp kası dallanmış bir yapıya sahiptir.
Kas telleri kısa boyludur. Birbirine bağlandıkları yerlerde ara diskler bulunur.
B. ÇİZGİLİ KASLARIN ÇALIŞMASI
Çizgili kasların kasılması, aktin ve miyozin iplikçiklerinin birbiri içine kaymasıyla oluşur (Kayan iplikler hipotezi). Bir çizgili kas demeti boyunca ışığı az ve çok kıran bölgeler vardır.
Bunlardan açık renkli olanlar aktin ipliklerinden oluşmuş olup, I bandı adını alır. Koyu renkli olanlar miyozinden meydana gelir ve A bandı adını alır. I bandının ortasındaki birleşme noktalarına Z çizgisi denir. İki Z çizgisi arasında bulunan bölgeye sarkomer denir ve kasılmanın birimi olarak kabul edilir. A bandının ortasındaki açık görünen bölgeye ise H bandı denir.
Kasılma sırasında A bandının boyu değişmezken, I bandı kısalır ve H bandı görünmez olur. İki Z çizgisinin birbirine yaklaşmasıyla kasın boyu kısalır. Gevşeme anında ise kas eski özelliğine kavuşur.
1. Kasın Kasılma Evreleri
Bir kasın kasılması ve gevşemesi sürecinde üç evre ayırt edilir.
a. Bekleme (Latent) Evresi : Uyarının uygulanması ile kasılmanın başlaması arasında geçen süredir. Yaklaşık 0,01 saniye sürer.
b. Kasılma Evresi : Kasılmanın başladığı an ile gevşemenin başladığı an arasındaki süredir.
c. Gevşeme Evresi : Kasın gevşeyerek eski halini almasıdır. Yaklaşık 0,05 saniye sürer.
2. Fizyolojik Tetanoz
Kasa arka arkaya uyarı verilirse, kas gevşemeye vakit bulamaz, kasılı bir vaziyette kalır. Bu duruma fizyolojik tetanoz denir.
3. Kasılmanın Kimyasal Açıklanması
Kasların kasılabilmesi için gerekli enerji öncelikle ATP’den sağlanır. Sonra sırasıyla, kreatin fosfat, glikoz ve glikojen kullanılır.
Kaslarda kasılma anında bazı maddelerin miktarı azalırken bazılarının miktarında artma meydana gelir. Bu maddeler yan taraftaki tabloda verilmiştir.
AZALIR
|
ARTAR
|
- ATP
|
- ATP + P
|
- Kreatin fosfat
|
- İnorganik fosfat
|
- Glikoz
|
- Laktil asit
|
- Oksijen
|
- Isı
|
- Glikojen
|
|
Kasların kasılması sinirler tarafından verilen emirler ile olur. Bu sinirlerin kastaki uçlarına “motor uç plağı” denir.
Motor uç plağına uyartı gelince sinir uçlarından asetil kolin salınır. Bu madde kasın Endoplazmik Retikulumundan (= sarkoplazmik retikulum) Ca++ iyonlarının aktin ve miyozin lifleri arasına salınmasını sağlar. Ca++ iyonları varlığında ATP, ADP ile fosfata ayrılır ve kasılma için gerekli enerji sağlanmış olur.
4. Kasılmada “Ya hep ya hiç” Prensibi
Kas, eşik değeri altındaki uyarılara tepki göstermez. Eşik değerindeki uyarıya ise bütün şiddetiyle tepki gösterir. Uyarı şiddeti daha da artsa bile kasın verdiği tepki şiddeti değişmez. Buna “ya hep ya hiç” prensibi denir.
5. Kas Tonusu
Kaslar, çalışmadığı süre içerisinde bile az da olsa kasılı halde bulunurlar. Buna kas tonusu denir.
SİNİR SİSTEMİ – SİNİR SİSTEMİMİZ NASIL ÇALIŞIR?
Sinir merkezleri göz, deri gibi organlar vasıtasıyla dış ortamla ilişki kurmamızı sağlar. Duyu organları ile sinir merkezlerini birleştiren hücre veya hücre topluluklarına sinir denir. Sinir hücrelerine nöron adı verilir. Nöronlar farklılaşmış hücrelerdir.
Bir sinir hücresinin şekli yıldıza benzer. Gövdeden çıkan çek sayıdaki kısa uzantıya dendrit denir. Her sinir hücresinden bir tane de uzun uzantı çıkar. Buna da akson adı verilir. Bazı sinir hücrelerinde, aksonların üzeri miyelin kılıf denilen yapıyla örtülüdür. Miyelin kılıf sinirsel iletimin hızlı olmasını sağlar. Sinir hücrelerinin gövdelerinde çekirdek vardır ancak, sentrozomları olmadığından, bölünüp çoğalamazlar.
Boşluğa sinir hücresi ve sinirsel iletim çizimleri yapılacak
Sinir hücreleri duyu organlarından gelen uyartıları dendritle alır, aksonlar boyunca iletirler. Uyartıların taşınması elektriksel ve kimyasal olaylarla gerçekleşir. Akson ve dendritler arasında direk bağlantı yoktur, arada boşluk bulunur. Buna sinaps denir. Sinapslarda iletim kimyasal, aksonlarda iletim elektriksel yollarla olur. Alınan uyartıların sinir hücrelerinde oluşturduğu elektriksel ve kimyasal değişikliğe impuls denir. İmpuls oluşabilmesi için uyartının eşik şiddetinde olması gerekir.
Dinlenme anında aksonların dış kısmı pozitif, iç kısmı negatiftir. Uyartının taşınması sırasında, elektrik yükleri yer değiştirerek aksonlar boyunca iletilir. Elektrik yükleri aksonun ucuna ulaşınca buradan kimyasal bir hormon salgılanır.
Buna sinir hormonu denir ve uyartının ikinci sinir hücresine geçmesini sağlar.
İstemli hareket sinirleri ( iskelet kaslarına giden sinirler) miyelin kılıflı, istemsiz hareket sinirleri (otonom sinirleri) ise miyelin kılıfsızdır. .
Üç çeşit nöron vardır:
Duyu organlarının aldığı uyartıyı, merkezi sinir sistemine (beyin veya omuriliğe ) taşıyan sinirlere duyu nöronları denir. Duyu nöronları iç organlarımızdan gelen impulsları ( iletileri ) da beyne veya omuriliğe iletebilir.
Ara nöronlar ise, merkezi sinir sistemi içinde bulunan bilgi değerlendirme nöronlarıdır. Duyu ve motor nöronları arasında mesaj taşır.
Merkezi sinir sisteminden alınan bilgileri ve cevabı organlara taşıyan sinirlere motor (hareket) nöronları denir. Hareket nöronları bir kas veya bezde sonlanır.
Beyindeki sinirler karmadır.
—u İstemli ve istemsiz ( refkeks ) hareketlerimizde yapılan sinirsel iletimin izlediği yollar birbirinden farklıdır:
—u İstemli hareketlerimizde uzun iletim görülür:
Duyu cisimcikleri Duyu nöronu Ara nöron Beyin (emir verir)
(dış ortamdan uyartıyı alır ) (omurilikten geçer)
İstemli Hareket Kas Hareket nöronu Ara nöron
(omurilikten geçer)
—u Refleks hareketlerimizde kısa iletim görülür:
Duyu cisimciği Duyu nöronu Ara nöron Refleks Hareket
( omurilik emir verir)
SU VE SUYUN ÖZELLİKLERİ
· İnorganik maddedir ve sindirime uğramaz.
· Enzimlerin çalışması ve kimyasal reaksiyonların meydana gelebilmesi için su şarttır
(ÖRNEK:Hidroliz )
YAĞLAR VE YAĞLARIN ÖZELLİKLERİ
· C,H ve O'den meydana gelmiştir.Yapısındaki oksijen miktarı şekerlerdekinden azdır.
· 3 Yağ asidi + Gliserol = Yağ + 3 H2O
· Ester bağı ile bağlanırlar.
· Yağlarda çeşitliliği yağ asitleri sağlar.
· Suda çözünmezler.Organik çözücüde çözünürler.(Alkol,eter gibi)
· Isı ve darbeye karşı koruyucudur.
· Yağların enerji verimlerinin çok olmasının sebebi karbon sayılarının çok olmasındandır.
· Yağların 2. dereceden enerji verici olarak kullanılmasının sebebi sindiriminin çok zor olmasındandır.
· Karbonhidrat ve proteinlerin fazlası yağa dönüştürülür.Bunun sebebi ise yağların enerji verimlerinin yüksek olması ve uzun süreli kullanılabilmesidir.
· Solunumla yıkılmaları sonucunda fazla su açığa çıkarırlar.Onun için özellikle kış uykusuna yatan,uzun süreli göç eden ve suyun az olduğu ortamlarda yaşayan hayvanlarda iyi bir depo ve enerji maddesidir. Aynı zamanda hafif olduğu için uçmada hayvana avantaj sağlar.
· Yağ asitleri en basit lipitler olup,uzun karbon zincirlerinden oluşurlar.Karbonlar arasındaki bağlar tek ise doymuş,çift ise doymamış yağ asitleridir.Doymamış yağlar bitkiseldir ve sıvıdır. Doymuş yağlar ise hayvansaldır ve katıdır.Doymamış yağların yüksek sıcaklık ve basınçta hidrojenle doyurulmasıyla margarin yapılır.
· Oleik asit Þ zeytinyağında; Linoleik asit Þ tohumlarda; Butirik asit Þ tereyağında
Steroid Þ zarların yapısına katılır.Aynı zamanda vitamin ve hormon olarak iş görür.
Fosfolipid Þ hücre zarı yapısına katılır.
VİTAMİNLER VE VİTAMİNLERİN ÖZELLİKLERİ
· Vücut direncini arttırırlar.
· Enzimlerin yapısına katılırlar.
· Düzenleştiricidirler,enerji vermezler,sindirilmezler.
· Bir kısmı besinde bulunduğu şekliyle vitamin özelliğinde değildir.Bunlar vücuda alındıktan sonra vitamin özelliği kazanır.Bunlara provitamin denir.
· Yağda eriyen vitaminler A,D,E,K
Suda eriyen vitaminler B,C 'dir.
· İnsan vücudunda A,B,D,K sentezlenir.
A ÞÞÞ karaciğerde
B,K ÞÞÞ bağırsakta bakteriler tarafından
D ÞÞÞ deride
· A,D,K karaciğerde depolanır.Diğerlerinin fazlası atılır.
HANGİ BESİNLERDE HANGİ VİTAMİNLER VAR?
A vitamini Þ Balık yağı,yumurta sarısı,süt,peynir,karaciğer,yeşil sebzelerde bulunur.
Þ Büyüme ve gelişmeyi sağlar,vücudu enfeksiyonlara karşı korur,gece körlüğünü önler.
B vitamini Þ Tahılların kabuklarında,et,süt,karaciğer ve yeşil sebzelerde bulunur.
Þ Karbonhidrat,yağ ve proteinlerin vücut içinde kullanılmasında katalizör olarak görev yapar.Kansızlığı önler.
C vitamini Þ Yeşil sebze ve meyvelerde bulunur.
Þ Bağ dokusunun oluşması için gereklidir.Skorbit hastalığını önler.Vücudu enfeksiyonlara karşı korur.
D vitamini Þ Balık yağı,karaciğer,yumurtada bulunur.Ultraviyole ışınlarının etkisi ile deride üretilir.
Þ Vücuttaki Ca,P dengesini sağlar.Kemiklerin gelişmesini sağlar.Çocuklarda raşitizmi önler.
E vitamini Þ Yeşil sebze,karaciğer,et ve bitkisel yağlarda bulunur.
Þ Üreme organlarının gelişmesini sağlar ve kısırlığı önler.
K vitamini Þ Yeşil sebzeler,karaciğer ve yumurtada bulunur.Bağırsaktaki bakteriler tarafından sentezlenir.
Þ Eksikliğinde kanın pıhtılaşması gecikir.
PROTEİNLER VE PROTEĞİNLERİN ÖZELLİKLERİ
· C,H,O,N ve bazılarında S,P bulunur.
· Yapı taşları 20 çeşit aminoasittir.
· a.a+a.a+a.a+..............................+a.a = Protein + (n-1)H2O
--------------------------------------------
n tane
· Peptit bağı ile bağlanırlar.
· DNA şifresi ile sentezlenen tek moleküldür.
· Enzim,hormon ve hücre zarı yapısına katılır.
· Solunumla ancak zor durumlarda yakılırlar.Solunum ürünleri H2O , CO2 , H2S , NH3 , üre ve ürik asittir.
· Aminoasitler anfoter özellik gösterirler.
· Proteinler virüslerden insanlara kadar bütün canlılarda yaşamsal rolleri olduğundan hücrelerde en çok bulunan organik moleküllerdir.
· Proteinler enerjiyi hemen kaybettiklerinden dolayı 3. dereceden enerji kaynağıdır.
· Proteinler vücutta enerji kaynağı olarak kullanılırsa vücutta zayıflama ve dengesizlik görülür.
· Proteinler her canlı türüne özgü olup antijen özellik gösterirler.Yani farklı özelliğe sahip bir canlıya aktarıldığında antikor oluşumuna sebep olur.
|